DEVAM: 121. Teyemmüm
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ
الْأَنْبَارِيُّ
حَدَّثَنَا
أَبُو مُعَاوِيَةَ
الضَّرِيرُ
عَنْ
الْأَعْمَشِ
عَنْ شَقِيقٍ
قَالَ كُنْتُ
جَالِسًا
بَيْنَ عَبْدِ
اللَّهِ
وَأَبِي
مُوسَى
فَقَالَ
أَبُو مُوسَى
يَا أَبَا
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
أَرَأَيْتَ
لَوْ أَنَّ
رَجُلًا
أَجْنَبَ
فَلَمْ
يَجِدْ الْمَاءَ
شَهْرًا
أَمَا كَانَ
يَتَيَمَّمُ فَقَالَ
لَا وَإِنْ
لَمْ يَجِدْ
الْمَاءَ شَهْرًا
فَقَالَ
أَبُو مُوسَى
فَكَيْفَ تَصْنَعُونَ
بِهَذِهِ
الْآيَةِ
الَّتِي فِي
سُورَةِ
الْمَائِدَةِ
فَلَمْ
تَجِدُوا
مَاءً
فَتَيَمَّمُوا
صَعِيدًا
طَيِّبًا
فَقَالَ
عَبْدُ اللَّهِ
لَوْ رُخِّصَ
لَهُمْ فِي
هَذَا لَأَوْشَكُوا
إِذَا بَرَدَ
عَلَيْهِمْ
الْمَاءُ أَنْ
يَتَيَمَّمُوا
بِالصَّعِيدِ
فَقَالَ لَهُ
أَبُو مُوسَى
وَإِنَّمَا
كَرِهْتُمْ
هَذَا
لِهَذَا قَالَ
نَعَمْ
فَقَالَ لَهُ
أَبُو مُوسَى
أَلَمْ
تَسْمَعْ
قَوْلَ
عَمَّارٍ
لِعُمَرَ بَعَثَنِي
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي حَاجَةٍ
فَأَجْنَبْتُ
فَلَمْ
أَجِدَ
الْمَاءَ
فَتَمَرَّغْتُ
فِي
الصَّعِيدِ كَمَا
تَتَمَرَّغُ
الدَّابَّةُ
ثُمَّ أَتَيْتُ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَذَكَرْتُ
ذَلِكَ لَهُ
فَقَالَ
إِنَّمَا
كَانَ
يَكْفِيكَ
أَنْ
تَصْنَعَ هَكَذَا
فَضَرَبَ
بِيَدِهِ
عَلَى
الْأَرْضِ
فَنَفَضَهَا
ثُمَّ ضَرَبَ
بِشِمَالِهِ عَلَى
يَمِينِهِ وَبِيَمِينِهِ
عَلَى
شِمَالِهِ
عَلَى الْكَفَّيْنِ
ثُمَّ مَسَحَ
وَجْهَهُ
فَقَالَ لَهُ
عَبْدُ
اللَّهِ
أَفَلَمْ
تَرَ عُمَرَ
لَمْ
يَقْنَعْ
بِقَوْلِ
عَمَّارٍ
Şakik (r.a.)'den; şöyle
demiştir: Ben, Abdullah (bin Mes'ud) ile Ebu Musa el-Eşari'nin yanında
oturmakta idim. Ebu Musa; Ya Ebu Abdirrahman bir adam cünup olsa ve bir ay su
bulamazsa teyemmüm yapamaz mı? Ne dersin? dedi. Abdullah; Hayır, bir ay da su
bulamasa teyemmüm yapamaz, karşılığını verdi. Bunun üzerine Ebu Musa: Peki,
Maide Suresindeki "Su bulamazsanız temiz yer yüzü ile teyemmüm
ediniz" ayetini ne yapacaksın? dedi, Abdullah;
İnsanlara ruhsat
verilseydi, suları soğuk gördükleri zaman hemen toprakla teyemmüme
yönelirlerdi. Ebu Musa: Demek bunu (cünüplükten dolayı teyemmümü) bunun için
kerih gördünüz, öyle mi? Abdullah: Evet, dedi. Ebu Musa; Ammar'ın, Hz. Ömer'e
(söylediği) şu sözü duymadın mı?
"Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni bir ihtiyaç için göndermişti, Cünup oldum,
fakat su bulamadım. Bunun üzerine hayvanın yerde yuvarlandığı gibi yuvarlandım,
sonra da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip bu durumu haber
verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Şöyle yapman kafi
idi" dedi ve elini yere vurup, silkeledi, sonra sol eliyle sağ elinin
üstünü, sağ eliyle de sol elinin üstünü daha sonra da yüzünü mesnetti"
Abdullah (b.Mesud, Ebu Musa'ya cevaben); Sen de Ömer (bin el-Hattab)'ın,
Ammar'ın sözü ile ikna olmadığını bilmiyor musun? dedi."
Diğer tahric: Buhari,
teyemmüm; Müslim, hayz; Nesai, tahare; Ahmed b. Hanbel, IV, 264, 265.
AÇIKLAMA: Üzerinde durduğumuz haberin Buhari ve
Müslim'deki rivayetlerinde bazı farklılıklar göze çarpmaktadır. Ancak bu
farklılıklar manayı pek değiştirmemekte lafuzların ayrılığına rağmen mefhum
itibariyle aynı sonuç elde edilmektedir.
Haberin
zahirinden anlaşıldığına göre Abdullah bin Mesud, cünup olan kişinin su
bulunmaması veya suyu kullanma imkanı Olmaması halinde teyemmüm edemiyeceğini
söylüyordu. Bu, Ebu Musa el-Eş'ari'nin kulağına gitmiş ve aralarında, haberin
metninde görülen konuşma cereyan etmiştir. İbn Mes'üd'un cünubün teyemmümünü
kerih görmesi, insanların soğuktan korktukları takdirde guslü bırakıp teyemmüme
yönelmeleri endişesinden doğmaktadır.
Buhari
şarihlerinden Kirmani'nin beyanına göre, cünubün teyemmüm edebilmesi ruhsatı
ile, soğuktan dolayı teyemmüme yönelmesi arasındaki alaka, suyu kullanmaya
kudretinin yetmemesidir. Suyu kullanmaya gücün yetmemesi, ya suyun bulunmaması
veya kullanılmasının mümkün olmamasıdır.
Ulemanın
büyük çoğunluğu, hem abdestsizlik, hem de cünublükten dolayı teyemmüm edip
namaz kılmanın sahih olduğu görüşündedirler, Dört mezhebin görüşü budur.
Sadece, Ömer bin el-Hattab, Abdullah bin Mesud ve İbrahim en-Nehai'den, cünubün
teyemmümle namaz kılamayacağı görüşünde oldukları nakledilmiştir.Yine bunlardan
Hz. Ömer ile ibni Mes'ud'un bu görüşlerinden döndükleri de rivayet edilmiştir.
Bu
haberin tertibinden, teyemmümde tertibin şart olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü
Ammar'ın haberine göre, Efendimiz önce kollarını meshetmiş, yüzünün meshini
sonraya bırakmıştır. Tertip ise bunun tam aksidir. Hanefi ve Malikilerin
mezheplerinde tertip şart değildir. Ahmed bin Hanbel de büyük hadesten dolayı
teyemmümde tertibe riayeti şart koşmaz. Yine bu haberden, teyemmüm için ellerde
toz izlerinin bulunmasının şart olmadığı anlaşılmaktadır. Resulullah Efendimiz
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ellerini silkelemesi bu görüş sahiplerini
te'yid etmektedir. Ellerde toz izlerinin kalmasını şart koşanlar bu
silkelemenin hafif olduğunu, tozları düşürmediğini söylemektedirler.